MİLAS
Milas Genel Bilgiler | Dil tercihi |
Coğrafi Konum
Milas, Anadolu’nun güneybatısında Muğla ilinin en büyük ikinci ilçesidir. 27 derece 30 dakika – 28 derece 30 dakika doğu boylamları ile 37 derece – 37 derece 30 dakika kuzey enlemleri arasındadır. Yüzölçümü 235.224 hektardır.
Kuzeyinde; Bafa Gölü ve Beşparmak Dağları ile Çomakdağı da kapsayan Batı Milas Dağları yer alır. Doğusunda; Kurukümes Dağı, Akdağ ve Marçalı Dağları yükselir. Güneyinde; Gökova (Kerme) Körfezi ile körfezin karşı kıyısında Datça (Reşadiye) Yarımadası vardır. Batısında ise Güllük (Mandalya) Körfezi ile Bodrum Yarımadası bulunur.
Milas’ın komşuları; kuzeyde Aydın’ın Söke, Koçarlı ve Çine ilçeleri, doğusunda Muğla’nın Yatağan ve Muğla merkez ilçeleri, batısında ise Bodrum ilçesidir.
İklim
Milas, Akdeniz iklim kuşağındadır. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır. Kış aylarında nadiren yüksek birkaç dağın doruklarına kar yağar. Yaz aylarında ortalama sıcaklık 32 – 34 derece arasında olup, bazen 40 dereceyi bile geçmesi sebebiyle sıcaklar bunaltıcıdır. Kış aylarında ortalama sıcaklık 12–14 derece olup, nadiren de olsa 0 derecenin altına indiği görülür. Yağışlar kış aylarında yoğunlaşır. Bazen mayıs ve haziran aylarında kırkikindi yağmurları görülür.
Milas’ta daha çok kuzeyli ve güneyli rüzgarlar görülür. Yazın karayel ve poyraz havanın aşırı sıcak hissedilmesine neden olmakta, kışın ise dondurucu ayaz yapmaktadır. Güneyli rüzgarlardan meltem yazın serinletmekte, kışın havanın ılımasını sağlamakta; lodos da kışın havayı ılıtmakta ve yağmur getirmektedir.
Ulaşım
Kara yolu
Milas’a; Bodrum-Milas-Söke-İzmir veya Bodrum-Milas-Yatağan-Çine-Aydın-Denizli ya da Milas-Yatağan-Muğla-Fethiye-Antalya karayolu ile ulaşım sağlanır. Milas’ın merkez dışında konumlu 114 mahallesi arasında da yaygın bir ulaşım ağı vardır.
Hava yolu
İlçe sınırları içindeki Uluslar arası Milas – Bodrum Havalimanı, Milas’ı havayolu ile yurt içindeki veya yurt dışındaki merkezlere bağlar. Bu havalimanı Milas’a 10 km. uzaklıktadır.
Deniz yolu
Milas’ın Güllük ve Gökova Körfezlerinde toplam 197,4 km uzunluğunda kıyıları vardır. Güllük İskelesi, Milas’ın ve Güneybatı Anadolu’nun denize açılan kapısı konumunda olması sebebiyle, önemli bir ithalat ve ihracat iskelesidir. 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında zımpara taşı ve linyit kömürü ihracatında kullanılan güneydeki Ören İskelesi, günümüzde Çökertme Koyu ile birlikte Bodrum’dan Gökova’ya mavi yolculuğa çıkan yatların dönüş yolları üzerindeki uğrak yerleri haline gelmiştir.
Muğla ilçeler
Tarihçe
Milas, en az 5 bin yıllık geçmişi ile bir tarih ve kültür kentidir. İlkçağlarda Anadolu’nun güneybatısında hüküm süren Karia Uygarlığının en önemli kentiydi. Antik Çağ’daki adıyla Mylasa, bu dağlık ülkenin batısında, Sodra Dağı’nın eteğinde kurulmuştur. Tarihte iki kez, Karia ve Milas Beyliği dönemlerinde, başkentlik yapmıştır. Milas’ta Karia, Roma, Bizans, Selçuklu, Milas ve Osmanlı uygarlıkları hüküm sürmüştür. Bugün Milas ve çevresinde bu uygarlıklardan kalma çok sayıda tarihi eser bulunmaktadır.
Adını rüzgarlar tanrısı Ailos'un soyundan gelen Mylasos'dan alan Mylasa’nın, arkeolojik araştırmalara göre kuruluşu MÖ 1.000’lere kadar uzanmaktadır. MÖ 1. yüzyılda yaşamış olan ünlü coğrafyacı Strabon’a göre Karia sözcüğünün kökeni “sorguçlu tolga” dan gelmektedir. Kent, Karia Dönemi’nde önemli bir şehir ve satraplık merkezi olmuştur. MÖ 280 yıllarından sonra ise Pergamon Krallığı, Karya’ya hakim olmuştur.
Milas’ın tarihinde 27 antik kent kurulmuş ve bu kentlerden günümüze İasos, Labranda, Euromos ve Herakleia antik kentleri gelmiştir. Ayrıca günümüze kadar tüm elemanlarıyla ayakta kalabilen tek mezar anıt olan Gümüşkesen Mezar Anıtı, Bodrum’da bulunan ve Dünya’nın yedi harikasından biri sayılan Moseleum’dan esinlenerek yapılmış olup onun bir minyatürüdür. Roma Dönemi’ne ait su kemerleri, Milas Beyliği kenti olan Beçin de o döneme ait eserleriyle ayakta durmaktadır.
İlk çağlarda Milas mermerleriyle ünlü bir kenttir. Şehrin yakınında olan Sodra’da mermer ocaklarının bulunması, inşaat için gereken malzemenin kolayca elde edilmesi, Mylasa’nın çok sayıda mabetle donatılmasını sağlamıştır. Daha sonra Mylasa Roma egemenliği altına girmiş ve Bizans Dönemi’nde Milas sınırları en geniş halini almıştır. 13. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise Türklerin hakimiyetine girmiştir. 1923 yılında Cumhuriyetin ilanıyla da Muğla iline bağlı bir ilçe olmuştur.
Milas Müzesi
İlçe ve çevresindeki ören yerlerindeki kazılarda ele geçen buluntuların bir bölümü Milas Müzesi’nde sergilenmektedir.
1987 yılında ziyarete açılan müze 1,5 dönümlük bahçe içindeki iki katlı binadadır. Teşhir salonunda yer alan 11 vitrinde Stratonikea kazılarında bulunan altın eserler, İasos kazılarında bulunan pişmiş toprak kandiller, Milas ve çevresindeki kazılardan buluntular, heykeller, heykel başları sergilenmektedir. Müzenin bahçesi de açık sergi alanı olarak kullanılmaktadır.
Hekatomnos Anıt Mezarı ve Kutsal Alanı
İlçe Merkezinde yer alan Hekatomnos Anıt Mezarı ve Kutsal Alanı; Temenos Duvarı, Menandros Onur Sütunu, Podyum ve Mezardan (Taşıyıcı Oda, Mezar Odası, Lahit ve Dromos) oluşmaktadır. Antik dünyanın yedi harikasından biri sayılan ve günümüze “Mozole” (Mausoleum) kavramını taşıyan, “Halikarnas Mozolesi”nden (Halicarnassus Mausoleum) daha erken bir dönemde, aynı boyutlarda Mausolus’un babasına ait olan ve günümüze kadar ulaşabilmiş tek örnek olması bakımından Anıt, eşsiz bir değer taşımaktadır. Antik Çağ’ın en önemli mezar anıtı ve ölü kültünün temsilcisi olan yapıt, hem mimari tasarımı hem de sanatın diğer önemli kolları olan heykeltraşlık ve duvar resim sanatı açısından üst düzeydedir. Özellikle “Hekatomnos Frizli Lahdi” büyüklüğü, niteliği ve sahibinin öne çıkan kişiliğiyle Klasik ve Hellenistik Anadolu’da tek örnektir.
Hekatomnos-lahit-bati-cephe, arşiv - GHA
Hekatomnos-lahit-dogu-cephe, arşiv - GHA
Hekatomnos-podyum, arşiv - GHA
Hekatomnos-propylon, arşiv - GHA
Beçin
Bir dönem Milasoğulları Beyliğine başkentlik yapmış olan Beçin şehri, Türk kültürü ve tarihi açısından önemli bir yere sahiptir. Kent, çoğu 14. ve 15. yüzyıldan kalma eserleri ile erken dönem Batı Anadolu mimarisi hakkında değerli bilgiler vermektedir.
Milas-Ören yolu üzerinde kentin 5 km güneyinde, Milas ovasına hakim bir plato üzerindeki Mutluca (Beçin) Köyünde yer alan Beçin Kalesi, Bizans Dönemi’ne tarihlendirilmektedir. Kale Milasoğulları zamanında onarılmıştır.
Kaledeki asıl yerleşim 200 metre yukarıdaki iç kale bölümündedir. Beçin’de pek çok medrese, hamam, cami, han, zaviye, türbe kalıntısı vardır. Ayrıca kentten günümüze kadar gelen yapılar arasında; Bizans şapeli, Milasoğulları Dönemi’nden Karapaşa Medresesi, türbe, Ahmet Gazi Medresesi, Orhan Bey Camii, Bey Konağı, Bey Hamamı, Kızılhan, Yelli Camii ve Medresesi bulunmaktadır.
Herakleia / Latmos
Günümüzde Milas-Söke Karayolu üzerinde yer alan Herakleia’nın yer aldığı, Antik Çağ’da Latmos Dağları olarak bilinen Beşparmak Dağları sarp ve ormanlarla kaplı olup Latmos Körfezi’ni çevirmektedir. Doğal güzelliği ile tanınan bu antik şehre aynı zamanda Latmos veya Latmia ismi de yakıştırılmıştır.
Latmos Herakleia'sı en parlak devrini Helenistik Dönem’de yaşamıştır. Özellikle deniz ticareti sayesinde çok zenginleşmiştir. Antik zamana tarihlenen kalıntıları Latmos Dağı'nın Bafa Gölü’ne uzantılarının bulunduğu yerdeki Kapıkırı Köyü ile iç içedir. Gerçekte, eski şehir bugünkü Herakleia'nın doğusunda dik bir yamaçta kurulmuştur. Şehrin sur duvarları MÖ 287’de Lysimachos tarafından genişletilmiş, uzunluğu 6,5 km’ye ulaşmıştır. Surlar 65 kule ile takviye edilmiştir.
Herakleia'nın tamamen terk edildiği yıllardan bir süre sonra MS 8. yy’ın ilk yarısında Sina Yarımadası’ndan ve Yemen’den gelen Hıristiyan papazları burada bir takım manastır ve kiliseler yapmışlardır. Bu manastır ve kiliseler Latmos Dağları’ndan başlayarak Latmos Körfezi’ne ve Bafa Gölü üzerindeki adacıklara yayılmıştır.
1971 yılından bu yana bölgede çalışan Alman Arkeolog Anneliese Peschlow’un Latmos Kaya Resimleri ile yolu 1994’te ziyaret ettiği bir köyde kesişmiştir. İnsanlığın gelişim tarihi açısından çok önemli olduğunu söyleyen uzmanlar bu resimlerin Anadolu’nun ilk aile tablosunu sembolik bir dille anlatıldığını ifade ederler.
Ayrıca resimlerde Avrupa’da bulunanlardan farklı olarak savaş figürlerinin bulunmadığı vurgulanmaktadır. Batı Anadolu’da benzerleri bulunmayan bu resimler, tarih öncesi resim sanatına olduğu kadar dönemin kadın-erkek ilişkilerine dair de bilgileri günümüze ulaştırmaktadır. Paleotik zamandan Neolitik zamana geçişi simgeleyen kaya resimlerinden 170 tane bulunmuştur.
Euromos
Milas İlçesi, Selimiye Mahallesi sınırları içinde yer alan ve doğusundaki Kızılbayır Dağı’nın eteklerine yayılan Euromos Antik Kenti, Milas’a yaklaşık 12 km mesafededir.
Romalı yazar yaşlı Plinius tarafından “Eurome” olarak adlandırılan kent, daha erken dönemde Kyromos, Hyromos ve Hellenistik Dönem’de de kullanılmış olan Europos isimleriyle de anılmıştır
Büyük İskender’in fethinden sonra Euromos Makedonya, Mısır ve Suriye kralları arasında el değiştirmiştir. Kent, MÖ 201-196 yılları arasında Makedonya Kralı V. Philippos’un denetimine girmiş ve kentin adı Philippoi olmuştur. MÖ 188 Apameia Anlaşmasıyla Karia’nın geri kalanı gibi Euromos Rodoslulara devredilmiştir. Roma İmparatorluk Çağı’nda gelişen ve bağımsız bir kent olan Euromos, Bizans Dönemi’nde Mylasa piskoposluğu içerisinde varlığını sürdürmüştür.
Kentte ilk kazı ve restorasyon çalışmaları 1969-75 yılları arasında Ümit Serdaroğlu tarafından gerçekleştirmiştir. Yaklaşık 40 yıllık bir kesintiden sonra, 2011 yılında Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Abuzer Kızıl başkanlığındaki bir ekip tarafından, yeniden başlatılmış ve çalışmalar halen devam etmektedir.
Kazı çalışmalarıyla elde edilen şimdiki veriler kentin Geç Geometrik Dönem’den Bizans Dönemi’ne kadar kesintisiz bir biçimde yerleşime sahne olduğunu göstermektedir. Kentte, Zeus Lepsynos Tapınağı, kuzey ve güney nekropolleri, agora, tiyatro, hamam, surlar ve şapel görülebilecek başlıca kalıntılardır. Söz konusu kalıntılardan Zeus Lepsynos Tapınağı Anadolu’daki en iyi korunmuş tapınaklardan biri olması itibariyle dikkat çekicidir.
Labranda
Milas’ın kuzeyindeki Kocayayla’da (14 km) bulunan Labranda, Karialıların haç yeri olup, dağların üstünde kutsal bir alan olarak kurulmuş antik kentlerden biridir.
Labraunda (Labranda) ile ilgili en erken bilgiler, Antik Çağ’ın ünlü tarihçisi Heredot'dan öğrenilmektedir. Anadolu'nun güneybatısında yaşamış olan Karialılar için Labraunda oldukça önemli bir kült merkezidir. "Çift Baltalı Tanrı" Zeus Labraundos kültünün kökeninin, su kaynağı ve tapınak terasının hemen üzerindeki büyük kayaya dayandığı düşünülmektedir. Mylasa’dan (Milas) başlayan ve "Kutsal Yol" olarak adlandırılan 14 km uzunluğunda ve 8 m genişliğindeki taş kaplamalı bir yol ile ulaşılan Zeus Labraundos’un kutsal alanındaki en eski buluntular MÖ 5. yüzyıla aittir.
MÖ 4. yüzyılda kente en parlak dönemini yaşatan Karia Satrapı Moussollos (MÖ 377-354) ve kardeşi İdrieus (MÖ351-344); Labraunda'yı bir aile kutsal alanı haline getirip, kutsal alanda her yıl 5 gün süren dinsel bayramların kutlanmasını geleneksel hale getirmişler. MÖ 355 yılında yapılan kutlamalar sırasında bir suikastten kıl payı kurtulan Moussollos, kentte büyük bir imar faaliyeti başlatmış, Zeus Tapınağı da dahil olmak üzere bir dizi anıtsal yapı yaptırmış.
Helenistik devirde (MÖ 3.-1. yüzyıllar) sadece bir çeşme yapısı inşa edilmiş olan kutsal alanda; MS 1-2 yüzyıllarda Kuzey Stoa yeniden inşa edilmiş ve 2 hamam yapısı ile birkaç yapı daha eklenmiştir. 4. yüzyılda, yöre halkının Hıristiyanlığı kabul etmesi ile Doğu Propylon yakınında bir Bizans Kilisesi yapılmıştır. Yine 4. yüzyılda meydana gelen büyük bir yangın felaketi nedeniyle kutsal alan kült yeri olmaktan çıkmıştır. Günümüzde ise Milas'a kadar uzanan 8 m genişliğindeki kutsal yolun kalıntıları, bir kaç yerde korunabilmiştir.
Labraunda'daki kazılar, 1948 yılında İsveç’in Uppsala Üniversitesi profesörlerinden A.W. Persson tarafından başlatılmış ve aynı Üniversiteden Profesör Dr. Pontus Hellström başkanlığında tarafından devam ettirilmiştir, o tarihten itibaren dönem dönem devam eden kazılar en son 2014 yılında Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü’nden Doç. Dr. Oliver Can Henry başkanlığı’nda yapılmıştır.
Lasos
Kentin yapılarını barındıran agora düzlük olan kısımda yer alır. Toplam açıklığı 107x87 metredir. Zaman içinde dört girişe sahip olan şimdiki girişi Bizans Dönemi’ne aittir. Bu alanda birden fazla döneme ait yapılar üst üste yer almaktadır. Bu dönemler Erken Bronz Çağı I’ den (MÖ 3300-3000) Geç Bizans (MS 1261-1453) Dönemi’ne kadar uzanmaktadır.
Agoranın ortasında çeşitli küçük kutsal yapılar ve sunaklar bulunmaktadır. Alanın dört tarafını çevreleyen portikolar (stoa) MS 2. yy.daki inşa faaliyetlerinden kalmadır. Kuzey ve Güney Stoalar çift portikoludur ve yer döşemesi mermerdendir.
Agoranın doğu saçaklığı boyunca uzanan çifte yazıt, geniş dikdörtgen alanı kesin bir şekilde agoranın bu günkü kalıntılarını MÖ 138-136 yılları arasında yani Roma Dönemi’ne tarihlendirir. Stoalarda bulunan dükkân yapılarına ait bloklar ile üst yapı elemanları bugün bile agorada görülmektedir.
Agorada farklı şu dönemlere tarihlenen yapılar ve yapılara ait farklı yapı evreleri bulunmaktadır: Bronz Çağ Yapıları,Geometrik Dönem Nekropolisi, Klasik Dönem (Çifte Baltalar Kutsal Alanı) ve Geç Hellenistik Dönem.
Ören – Keramos
Bodrum-Milas yolu üzerinde, Beçin yoluyla ayrılan 45 km’lik asfaltla ulaşılan eski adıyla Gereme, yeni adıyla Ören Gökova Körfezi kıyısındadır. Şehir merkezi kıyıdan biraz içeridedir. Ören’e Gökova/Akyaka köyünden 48 km’lik toprak yol ile Gökova Körfezi’nin kuzey kıyısını geçerek, Kıran Dağları’nın önünden de ulaşılmaktadır. Ören-Akyaka arasında antik Keramos kenti kalıntıları ziyaret edilebilmektedir.
Keramos’un adının anlamı çömlektir. Hellenistik çağda, Rodos egemenliği altında bulunan kent, bu dönemde kuzey komşusu Stratonikea ile bağlaşıklık imzalamıştır. MÖ 129 yılında Roma’nın küçük Asya eyaleti içinde yer alan Keramos, bundan sonraki evrede önemini giderek yitirmiştir. Ören’in arkasında yer alan Meşekayası Dağı üstündeki sur duvarları günümüze kadar gelebilmiştir. Surların alt kesimleri çokgen taş dizilerinden oluşurken, üst kesimlerde düzenli çizgi katları yapan duvar tekniği gözlenmektedir. Kayalık bir terasta yer alan ve halk dilinde Bakıcak diye bilinen yerde, 25 metreye varan uzunlukları ile kentin iki önemli tapınağı görülür. Kurşunlu yapı adını, taşları birleştirmek için kullanılan kurşun zıvanalardan almıştır. Güney ve batıda özgün biçimini korumuş olan bu güzel teras duvarlarının doğusu yıkılmıştır. Terasın üstündeki düzlemde ise Korint ve İyon düzeninde yapı parçaları bulunur. Söz konusu tapınak alanının olasılıkla Zeus Krysaoreus’a ilişkin olduğu ileri sürülmektedir.
Kasaba içinde bulunan Akyapı, Roma Dönemi’ne ilişkin büyük bir yapı kompleksidir. Gökova yoluyla gelenler, Ören’e ulaşmadan Meşekayası Dağı’nın arka kesimlerinde su kemerleriyle karşılaşmaktadır.
Bargylia
Bargylia, Mandalya (Güllük) Körfezi’nin güney kıyısında bulunan bir yarımadanın doğu ucunda yer almaktadır. Efsaneye göre şehri Yunan mitolojisindeki kahramanlardan Bellorophon kurmuş, kanatlı at Pegasos’un çiftesi ile ölen arkadaşı Bargylos’un anısına bu şehre Bargylia adını vermiştir. Karya dilinde kentin adı Andanos idi. Karşı dağlarda Kemikler Köyü’nde bulunan Artemis Kyndias tapınağı kentin kutsal alanıdır. Kent Öreni Bizans Dönemi’nde yapılmış düzenlemelerle bir savunma hisarına döndüğü için yapı malzemeleri bu duvarlarda karşımıza çıkar.
Gümüşkesen Mezar Anıtı
Gümüşkesen mezar anıtı gri-beyaz mermerden inşa edilmiş olup toplam yüksekliği 8,45 m’dir. Arazinin eğimli olmasından dolayı anıtın doğu tarafı moloz taş ve harç karışımından elde edilen duvarla yaklaşık 1 m yükseltilmek suretiyle düz bir platform elde edilmiş ve anıt bu düz alana oturtulmuştur.
Zemin katın içinde tavan levhalarını taşıyan dört paye ve bunların üzerine kuzey-güney doğrultusunda atılmış kirişler vardır. Payelerin silmeli sade başlıkları bulunmaktadır.
Zemin katın duvarları büyük ve düzgün yontulmuş mermer bloklarla inşa edilmiştir. Alt ve üst levhalar daha yüksek, bunların arasında kalan blok sırası ise daha incedir. Anıt mezarın sütun kaideleri 35 cm yüksekliğe sahip olup Küçük Asya-İon sütun kaidesi karakteri taşımaktadır. Üst yapısı basamaklı bir piramit görünümünde olan mezar anıtı MS 2. yy'a tarihlendirilmektedir. Dünya’nın yedi harikasından biri olan Halikarnasos'taki Mausoleum'un, küçük bir kopyası olduğu düşünülmektedir.
Balık Pazarı Açık Hava Müzesi
Halk arasında Balık Pazarı olarak bilinen bu yer Roma Dönemi’ne ait bir anıt mezardır. Yapı, payeler üzerindeki kemerlerden oluşan bir portiko ile sınırlanmış kare planlı bir alanın ortasında, basamaklı bir platform üzerine yükselen dört sütunlu bir tapınaktan oluşmaktadır. 1993 yılında restore edilen yapı,1995 yılında Balık Pazarı Açık Hava Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.
Baltalı Kapı
Kentin eski surlarından bugüne ulaşan tek kalıntı, yörede Baltalı Kapı olarak bilinen kapı kemeridir. Kapı MÖ 1. yüzyıla tarihlenmektedir. Kemerinin kilit taşı üzerindeki çift yüzlü balta motifinden dolayı yörede "Baltalı Kapı" olarak anılıyor. Kapı kemerini başlıkları bir sıra palmet ve bir sıra yivle süslü iki paye taşımaktadır. Hıristiyanlık devrinin başlarında şehrin doğusundaki dağlardan su getiren kemerler, bu kapıya bağlanmıştır.
Su Kemerleri
Milas’ın doğusundaki ovada uzanan iki katlı Su Kemerleri erken Bizans Dönemi’ne aittir. Kemerlerin inşaatında Antik Dönem mimari parçalar da kullanılmış. Bazı bölümleri halen ayakta olmakla birlikte büyük kısmı yıkılmıştır.
Camiler
Kent merkezindeki Firuzbey Camii (Kurşunlu), Menteşoğulları döneminden kalan en önemli eserdir. Güneyi medrese odalarıyla çevrilidir. Kubbenin üst kısmı kurşunla kaplı olduğu için halk arasında Kurşunlu Camii olarak bilinir. Dışı Sodra Dağı’nın mavi damarlı mermerleriyle kaplı olduğu için Gök Camii olarak da adlandırılır. Ters T planlı camilerin en güzel örneklerinden biridir.
Hacı İlyas Camii, Orhan Bey zamanında 1330 yılında inşa edilmiştir. Son cemaat yeri ve dikdörtgen planı ile Batı Anadolu’nun en eski camilerindendir.
Osmanlı Dönemine Ait Yapılar
Çöllüoğlu Hanı
1719-20 yıllarında Abdullah Efendi oğlu Hacı Abdülaziz Ağa tarafından yaptırılan Han Çöllüoğlu adını, bu mekânı satın alan Tavaslı Hacı Mehmet Çöllüoğlu’ndan almaktadır. İki katlı, avlulu ve dikdörtgen şeklindeki Hanın girişi kuzeyden, kemerli bir kapıdandır. 1051 m²’lik bir alanı kaplayan Çöllüoğlu Hanı, tarihi boyunca Milas İlçesinin dini, ticari ve idari merkezi olarak görev yapmıştır. Milas’ın ticari ve idari merkezi olarak görev yapan Çöllüoğlu Hanı, ortası taş döşeli avlu ile avlunun etrafında yer alan çift katlı odalardan oluşmaktadır. 2010 yılında başlatılan ve Milas Belediyesi ve Muğla Valiliği ile ortaklaşa yürütülen Çöllüoğlu Hanı Restorasyonu projesi tamamlanmıştır. Milas’ta tarihi mirasın tekrar kazanılmasına yönelik proje çalışmalarına Çöllüoğlu Hanı ile başlanmış, arasta ve çevresi de restorasyonun içine dahil edilmiştir.
Ulu Camii
Hocabedretttin Mahallesinde bulunan camii, Milas’ın en büyük camisidir. Ahmet Gazi tarafından 1378 yılında yaptırılmıştır. Tuğla ve taşlarla inşa edilmiş olup, dışı sıvasızdır. Şadırvanı olmayan bu camiinin duvarının altında bir kuyu vardır. Reyhani Kitabesi giriş kapısı üstündedir.
Belen Camii
Hisarbaşı tepesinde bulunan camiinin tavanı ahşaptır. Sütunlar antik bir yapıdan alınmıştır. Eksen etrafındaki iki sütunun başlığı korint düzenindedir. Duvarlar taş ve tuğla karışımıyla yapılmış, dışı sıvasız bırakılmıştır. 1750 yılında Abdülaziz Ağa’nın oğlu Mehmet Sait Ağa tarafından onarımdan geçirilmiştir. Minaresi 1811 yılında Ömer Ağa tarafından yaptırılmıştır.
Ağa Camii
Hacıapti Mahallesinde bulunan camii, Abdülaziz Ağa tarafından yaptırılmıştır. Hasır Camii olarak da bilinir.
Gökçeler Kanyonu ve İncirliin Mağarası
İncirliin Mağarası
İncirliin Mağarası, Milas’ın güneybatısındaki Manastır Dağı’nın Gökçeler Kanyonu’na bakan kuzey yamacında bulunmaktadır. Ülkemizin en güzel mağaralarından olan İncirliin Mağarası, içindeki jeolojik oluşumlar, tarihi kalıntılar, doğal çevresi ve turizme açılması için yapılan hassas çalışmalarla örnek bir mağara konumundadır.
Türkiye genelinde turizme açık mağaraların turizm amaçlı değerlendirilen kısımlarının uzunluğuna baktığımızda (140 ila 160 m arası) İncirliin Mağarası 345 metrelik uzunluğunun turizme açık 155 m’si ile turizme açık mağaralar arasında yer almaktadır.
Mağara yatay olarak gelişmiş, kaynak konumlu fosil bir mağaradır. Mağaranın gelişiminde belirgin bir fay etkili olmuştur. Altta bulunan şistler (karst taban yüzeyi) nedeniyle, bölgedeki jeomorfolojik gençleşmeye ayak uyduramayan mağara, fay ve çatlaklar nedeniyle kafesli bir yapıya sahiptir.
İncirliin Mağarası, son derece güzel ve ilginç dev sarkıt, dikit, sütun ve damlataş havuzları ile kaplıdır. Mağaranın damlataş sütunları ana galeriyi çok sayıda salona ayırmıştır.
Toplam uzunluğu 345 m olan İncirliin Mağarası geniş bir girişe sahip olup, mağara birbiriyle bağlantılı birçok salondan oluşmaktadır. Bu salonlar arasındaki bağlantılar çoğu yerde 6-7 metrelik dik inişlerle sağlanmaktadır. Diklikler genel olarak damlataş birikimlerinden ileri gelmiştir. Orta bölümde bulunan Gösteri Salonu, mağaranın en aşağı (giriş seviyesinden -7 m.) seviyesindeki kesimidir. Buna karşılık en sonunda bulunan ve fay üzerinde gelişen Damlataş Galerisi, girişe göre +12 m. yukarıdadır. Yukarıda bahsedilen bu bölümlerin turizme kazandırılması ile mağarada gezilebilecek kısım yaklaşık 155 m’dir.
Hidrolojik olarak vadoz zonda bulunan mağara, yağışlı dönemlerde tavandan damlayan sular dışında bütünüyle kuru olma özelliği göstermektedir. Yağmur sularının tavandan damlaması sonucunda mağaranın çukur kesimlerinde sığ gölcükler oluşmuştur. Bu sığ gölcükler havuz olarak tanımlanmaktadır.
Genel olarak mağaranın giriş, Yarasa Galerisi, Havuzlu Salon ve Gösteri Salonu’nda bulunan damlataşlar kısmen fosilleşmiştir. Buna karşılık Damlataş Galerisi’ndeki sarkıt, dikit, sütun ve makarna sarkıtlarının oluşumu devam etmektedir.
Mağara girişindeki toprak zeminde ve mağara içinde çok sayıda prehistorik ve antik dönem arasına tarihlenen seramik parçaları bulunmuştur. Bu buluntular eski dönemlerde mağaranın kullanıldığını göstermektedir. İncirliin Mağarası, Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 27.02.2008 tarih ve 3807 Sayılı Kararı ile I.Derece Arkeolojik ve I.Derece Doğal Sit olarak tescillenmiştir.
İncirliin Mağarası turizme açılırken ekolojik dengenin bozulmaması üzerine projelendirilmiş ve projesine uygun olarak tamamlanmıştır.
Bu çalışmalar kapsamında mağaranın içinde yaklaşık 155 metre yürüyüş yolu düzenlenmiş, jeolojik oluşumlara zarar vermeyen aydınlatma, yürüyüş yolu ve güvenlik sistemleri kurulmuştur. Turizme açılan güzergâh daha da uzatılabileceği halde yapılmamıştır. Yapıldığı takdirde canlı yaşamı, jeolojik oluşumlar vb. etkileneceğinden, turizme sadece 155 m’lik kısım açılmıştır. Bu güzergâh, yapılacak bilimsel çalışmalar neticesinde, uygun bulunması halinde uzatılabilecektir. Galerilerden Damlataş Galerisi’nde jeolojik oluşumlar devam etmekte, Yarasa Galerisi ise doğal yaşam alanı olması sebebiyle doğal haliyle korunmuştur.
Gökçeler Kanyonu
Gökçeler Mahallesi Mevkiinde bulunan Gökçeler Kanyonu, Karacahisar Mahallesi Suçıkan mevkiinden başlayıp, Gökçeler Mahallesi’ne kadar yaklaşık 8 km. uzunluğunda eşsiz bir doğal çevreye sahiptir. Kanyonda yer yer arkeolojik buluntulara rastlanmıştır. Gökçeler Kanyonu, Fesleğen Kültür Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi sınırları içinde olup, asırlık zeytin, ceviz, incir ve çınar ağaçları, maki (sandal, sakızlık, akçakesme, defne) bitki örtüsü ve kızılçam ağaçları ile kaplıdır. Kanyonun içinden Değirmen Deresi (Hamzabey Çayı) geçmekte ve yöre halkı eskiden bu çayın üzerinde 14 adet un değirmeni olduğunu söylenmektedir. Bu değirmenlerden üç tanesinin kalıntıları günümüze kadar ulaşmıştır.
Kanyonu baştan sona iki yakaya ayıran Hamzabey Çayı, üzerinde oluşan irili ufaklı şelaleleri ve göletleri ile doğa severler için vazgeçilmez bir güzergahtır. Gökçeler Kanyonu doğa yürüyüşü, dağ tırmanışı, mağara gezisi yapmak ve günübirlik turlar düzenlemek için son derece cazip bir bölge özelliği taşımaktadır. Görsel estetiği yüksek olan kanyonun eşsiz panoramik görüntüsü, Milas Kaymakamlığı ve Güney Ege Kalkınma Ajansı tarafından yapılan son çalışmalarla turizmin isteklerine cevap verebilecek şekilde dizayn edilmiştir. Bu çalışmalar kapsamında kanyonun zirvesine bir seyir terası yapılmıştır. Seyir terası kanyonun bütün güzelliklerine hakim bir noktada bulunmaktadır. Bu seyir terası ziyaretçilere eşsiz bir doğa manzarası eşliğinde dinlenme ve keyifli zaman geçirme imkanı sunmak üzere tasarlanmıştır.
Kanyon doğal hayatı içinde oklu kirpi, keklik, tavşan, üveyik, karatavuk, bıldırcın, çakal, tilki ve yaban domuzu gibi hayvanlar yaşamaktadır. Bu hayvanların yanı sıra kanyonda bulunan irili ufaklı mağaralarda cüce cinsi yarasalar yaşamaktadır.
Gökçeler kanyonunda yaklaşık 30 adet mağara bulunmaktadır. İrili ufaklı olan bu mağaraların en önemlileri İncirliin ve Çatal Mağara’dır. İncirliin Mağarası yapılan çalışmalarla turizme kazandırılmıştır. Çatal mağara ise bilimsel çalışmalar neticesinde açılabilecektir.
Nasıl Ulaşırsınız ?
Kanyona iki şekilde ulaşmak mümkündür. Birinci seçenek Milas-Bodrum karayolunun 6. Km’deki Ağaçlıhöyük Mahallesi kavşağından sola dönülerek, Ağaçlıhöyük ve Gökçeler Mahalleleri geçildikten sonra Alaçam Mahallesi yolu takip edilerek ulaşılır.
İkinci seçenek ise yoğun turizm hareketine sahip olan Milas-Bodrum Havalimanı’ndan Milas istikametine girdikten 100 m sonra sağa dönülerek Akyol ve Gökçeler Mahallelerinden geçilerek ulaşılır.
Bafa Gölü / Tabiat Parkı
Gölün üzerinde iki ada bulunmaktadır. İkiz adalardan biri aslında tam ada değil, bir kumulla karaya bağlıdır. Gölün çevresi zeytinliklerle çevrilidir. Bafa Gölü’nde kefal, levrek, yılan balığı tutulmaktadır. Göldeki adalarda manastırlar, kiliseler mevcuttur. Bunlardan "Yediler Manastırı" en eskisidir.
Güllük
Milas-Bodrum yolu üzerinden sağa ayrılan kavşaktan 8 km sonra Güllük’e varılmaktadır. Bu şirin tatil kasabası, Bodrum’un kalabalığından hoşlanmayan tatilciler için daha sakin bir tatil olanağı sunmaktadır.
Güllük bir liman kasabasıdır. Limandan, çevrede çıkarılan boksit madeni ihraç edilmektedir. Mandalya Körfezi ve Asin Koyu çevresine yerleşmiş kasabanın sahili, balıkçıları, kahveleri, tepelere yerleşmiş otelleri ve evleri kasabanın topografik özellikten dolayı hep deniz görür. Kentin kuzeyine kurulu dalyanda ve denizde birçok balık çeşidi çıkmaktadır. Lüfer, kefal ve en çok da yılan balığı avlanmaktadır. Sahil lokantalarından birine oturup yılan balığı ziyafeti çekebilirsiniz. Çevredeki koyların çoğunda kültür balıkçılığı da yapılmakta, çipura ve levrek yetiştirilmektedir. Güllük’te de komşusu Bodrum gibi bölgeye özel tekneler (gulet) yapılan tersaneler vardır.
Tuzla
Tuzla Sulak alanı 380 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Kışın göçmen kuşların barınma ve beslenme yeridir ve çevresi ılgın, zeytin ve çamlarla çevrilidir. En çok rastlanan kuş türlerinin başında pelikanlar gelmektedir. Diğer türler; boz ördek, yeşilbaş, sakarca, macar ördeği, sakarmeke, balıkçıl, kaz, flamingo, su tavuğu, bataklık kırlangıcıdır. Sulak alan içindeki plankton ve su bitkileriyle balık zenginliği de sağlanmaktadır.
Çökertme
Çökertme'nin adı Karia Dönemi’nde, Vasiliko olarak geçmektedir. Muğla merkeze 109 km, Milas’a 52 km ve Ören’e 17 km uzaklıktadır. Çökertme, mavi yolculuğa Bodrum’dan çıkan teknelerin ilk ya da son durak olarak vazgeçilmez koyudur. Çökertme sahili, denize girmek için tertemiz kum plajlara ve yatların geceleme yapabilmeleri için çok sayıda koya sahiptir.
Boğaziçi
Boğaziçi bir balıkçı köyüdür. Boğaziçi’nin eski adı Bargliya bir efsaneden gelmektedir. Çevresi zeytinliklerle çevrili bir koyu vardır Boğaziçi’nin. Eskiden tuz havzaları bu bölgede mevcut olup, yörenin bütün tuzu burada üretilirmiştir. Şimdilerde tuz havzaları atıl durumdadır. Mahallenin hemen hemen tümü balıkçılıkla uğraşmaktadır.
Boğaziçi’nde balık çeşitlerinden çipura, levrek yanısıra balık çiftliklerinden balık da satın alınabilmektedir. Boğaziçi aynı zamanda bir kuş cennetidir. Kuğular, flamingolar, pelikanlar ve yaban ördekleri gibi birçok çeşide ev sahipliği yapmaktadır.
Milas Evleri
Tarihi Milas evlerinin büyük bir kısmı 19. yüzyıla aittir. İki katlı, avlulu evlere giriş avludandır. Evlerin ahşap destekli çıkmaları sokağa taşar. Evlerin çoğu önlük adı verilen açık sofa ile avluya bakmaktadır. Zemin katlar genellikle depo ve kiler olarak kullanılır. Mutfak, tuvalet, ahır avlunun bir köşesindedir. Avludan üst kata ahşap ya da mermer merdivenle çıkılır. Plan bakımından Milas’ın tarihi evleri önlüklü ve sofalı olmak üzere ikiye ayrılır.
Bu evlerin belirgin özelliği ağırlıklı olarak taş işçiliğiyle yapılmış olmalarıdır. Oda bölümlerini oluşturan iç duvarlar ise tuğladan veya bağdadi yapılmıştır.
Milas Bacaları
Milas bacaları Muğla bacalarının devamı niteliğindedir. Milas bacasının dört tarafının açık olarak yapılması baca tıkanmalarını ve soba tütmesini engellemektedir. Üzeri kapalı, geniş ağızlı bacalar, yörenin geleneksel çatı örtüsü malzemesi olan 28 adet yağlı kiremitle çok çabuk yapılabilmekte olup bacaların onarımı da kolaydır.
Macar Evleri
1922 yılında Macar Mimar Pier Kubin’in planını çizdiği Milaslıların “Madam Murat’ın Evi” diye adlandırdıkları ev Macar mimarisinin Milas’taki ilk örneğidir.1931’de Milas’a getirtilen Macar ustalar da üç ev daha yapmışlardır. Macar mimarisi özelliklerinde yapılan bu evler “Macar Evleri” olarak adlandırılmaktadır.
Çomakdağ
Çomakdağ, Bafa Gölü ile Milas arasında Beşparmak Dağları’nın yamacında kurulmuş 350 haneli ve yaklaşık 1.100 nüfuslu bir mahalledir. Köyün (şimdilerde mahalle) geçim kaynağı tarım, hayvancılık ve ipek böceği dokumacılığıdır. Zeytin ve zeytinyağı ana geçim kaynağıdır. Çomakdağ evleri, dünle bugünü ustaca kaynaştıran mimari üslup taşımaktadır. Geleneksel mimaride yapılan evler, yörede bulunan taşlar kullanılarak, taş ev şeklinde olup, bir-iki ve üç odalı, iki ve üç odalılarda salon da bulunmaktadır. Taşlar dikdörtgen bloklar şeklinde duvarların örgüsünde kullanılmış, blok aralarına da kırmızı kiremit kırıklarıyla veya kayrak taşı dikine şeritler kullanılarak duvarların yüzeyleri görsel olarak hareketlendirmiştir. Her odada bir ocak ve baca mevcuttur.
Çomakdağ gelenekleriyle (özellikle yöresel giysileriyle) yaşayan bir yerleşmedir. Düğünleri dört gün sürmekte ve düğünler geleneksel yapısını devam ettirmektedir.
ÖREN’DE YAMAÇ PARAŞÜTÜ
Ören’de son yıllarda yamaç paraşütçülüğü gelişmiştir. Ören ve Alatepe Mahalleleri’nde Alatepe yamaç paraşütü pistleri kullanılarak nisan ayı içerinde ÖRDOST Yamaç Paraşütü Festivali yapılmaktadır.
Milas Zeytin Hasat Şenliği
“Sıvı Altın” olarak bilinen zeytinyağı, Milas ekonomisinde oldukça önemli bir role sahiptir.Ege Bölgesi’nin en önemli zeytin ve zeytinyağı üretim merkezilerinden olan ilçede, zeytinciliğin mevcut potansiyelini değerlendirmek ve geliştirmek, ilçe zeytinciliğini tanıtmak amacıyla her yıl kasım ayında “Milas Zeytin Hasat Şenliği” düzenlenmektedir.
Zeytin Hasat Şenliği; Milas Kaymakamlığı öncülüğünde; Milas Belediyesi, Milas Meslek Yüksekokulu, Milas Ticaret ve Sanayi Odası, Ziraat Odası, Şoförler ve Otomobilciler Odası, TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Kooperatifi, İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Turizm Danışma Bürosu, Milas Süt Birliği, Zeytindostu Derneği ve Sınır Tanımayan Şefler - AREGALA Gastronomi Federasyonu’ndan oluşan bir komitenin çalışması sonucu gerçekleştirilmektedir.